26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü: Amaç Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması

 26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü (World IP Day), 2000 yılından bu yana, fikri mülkiyet haklarına dikkat çekmek amacıyla kutlanıyor  26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü’ne ilişkin bilgi veren Dr.

Yayınlanma:
26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü: Amaç Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması

 26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü (World IP Day), 2000 yılından bu yana, fikri mülkiyet haklarına dikkat çekmek amacıyla kutlanıyor

 26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü’ne ilişkin bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Özlem Ata, Türkiye’de bu kapsamda yapılan Sınai Mülkiyet Kanunu ile yükseköğretimde patentleme imkânının arttığını belirtiyor

“Bir fikrim var!” diyerek çıktığınız yolda, ne yazık ki fikrinizin çalınması ve size ait olmadığının iddia edilmesi olasılığı çok yüksek. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), fikri mülkiyet haklarına ilişkin farkındalık yaratmak; yenilik ve icatlarda fikri mülkiyet haklarının öneminin anlaşılmasını sağlamak amacıyla, 2000 yılından bu yana, 26 Nisan’ı Dünya Fikri Mülkiyet Günü (World IP Day) olarak kutluyor. 

“26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü” ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Özlem Ata da, Türkiye’de son yıllarda oluşmaya başlayan fikri mülkiyet anlayışı ve yakın zamanda yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu ile ilgili bilgiler verdi. 

 Bilgisayar Programları da Telif Kapsamında

İnsanın fikri emeği sonucu ürettiği, yaratıcı nitelikte olan ancak maddi varlığı olmayan ürünler üzerindeki hakların fikri mülkiyet hakkı olarak ifade edildiğini belirten Özlem Ata, fikri mülkiyet haklarının, telif hakları ve sınai mülkiyet hakları şeklinde iki gruba ayrıldığını anlattı. Ata, “Telif hakları; bilgisayar programları da dâhil olmak üzere bilim ve edebiyat eserleri, güzel sanat eserleri, musiki eserleri, sinema eserleri gibi eserleri kapsar. Sınai mülkiyet hakları ise patent, faydalı model, tasarım, marka, coğrafi işaretler gibi haklardan oluşur. Türkiye’de telif haklarıyla ilgili işlemler konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü görevli iken sınai mülkiyet hakları konusunda Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRK PATENT) görevlidir” dedi. 

 “WIPO’nun İki Ana Hedefi Var”

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WIPO) fikri mülkiyet sisteminin geliştirilmesine liderlik etme amacıyla yola çıktığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Ata, “WIPO’nun iki ana hedefi vardır. Biri, dünya çapında fikri mülkiyetin korunmasını teşvik etmek; diğeri ise WIPO’nun yönettiği anlaşmalar sonucu kurulan fikri mülkiyet birlikleri arasında idari işbirliğini sağlamak. WIPO’nun, şu an için 193 üyesi bulunmaktadır. Türkiye de, 1976 yılında WIPO’ya katılmıştır” diye konuştu. 

 “SMK Hakları Tek Çatı Altında Topladı”

Dr. Öğr. Üyesi Özlem Ata, 2017 yılında yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile tüm sınai mülkiyet haklarının tek bir çatı altında toplandığını anımsatarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“SMK ile daha önce KHK’lar ile korunan marka, patent, faydalı model, tasarım ve coğrafi işaretler yanında geleneksel ürün adları da koruma kapsamına dâhil edildi. Eski adı Türk Patent Enstitüsü olan ve Türkiye’de sınai mülkiyet haklarının korunması amacıyla kurulan kurumun adı Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRK PATENT) olarak değiştirildi. Görsel işaretlerin yanında, ses, hologram, hareket gibi işaretlerin de marka olarak benimsenmesi, TÜRK PATENT’e kullanılmayan markaların iptali yetkisi verilmesi, uluslararası tükenme ilkesinin benimsenmesi ve marka suçlarının kapsamının genişletilmesi bu kapsamda yapılan olumlu düzenlemelerdendir.”

 Yasa ile Yükseköğretimde Patentleme İmkânı Arttı

Yükseköğretim kuruluşlarında gerçekleştirilen buluşların da SMK kapsamında düzenlendiğini anımsatan Özlem Ata, şunları kaydetti:

“Yükseköğretim kurumlarında yapılan bilimsel çalışmalar veya araştırmalar sonucunda bir buluş gerçekleştiğinde buluşu yapan, buluşunu yazılı olarak ve gecikmeksizin yükseköğretim kurumuna bildirmekle yükümlüdür. Yükseköğretim kurumu, buluş üzerinde hak sahipliği talebinde bulunursa patent başvurusu yapar ve buluş sahibi yükseköğretim kurumu olur. Ancak buluştan gelir elde edilirse, bu gelirin en az 1/3’ü buluşu yapana verilir. Yükseköğretim kurumunun payına düşen gelir de yükseköğretim kurumu bütçesine özgelir olarak kaydedilir ve başta bilimsel araştırmalar olmak üzere yükseköğretim kurumunun ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılır. Bu düzenlemeyle, yükseköğretim kurumlarındaki patentleme imkânının geliştirilmesi, artması yerinde olmuştur.”


Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Keşfet