Ergun: iktidara geldikten sonra önceliğimiz tarım sektörü

İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun açıklamasında şunları söyledi:“Bildiğiniz gibi, son iki yıldır Türkiye derin bir ekonomik krizle boğuşmaktadır. Yaşadığımız kriz ve kur şokuna bağlı olarak Türk Lirası’nın...

Yayınlanma:
Ergun: iktidara geldikten sonra önceliğimiz tarım sektörü

İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun açıklamasında şunları söyledi:

“Bildiğiniz gibi, son iki yıldır Türkiye derin bir ekonomik krizle boğuşmaktadır. Yaşadığımız kriz ve kur şokuna bağlı olarak Türk Lirası’nın değer kaybı neticesinde, özellikle tarım sektöründe girdi maliyetleri artmıştır. Mevcut iktidarın göreve gelmesinden sonra adeta üvey evlat muamelesi gören tarım sektörü, yaşanan krizin etkilerini çok daha sert bir şekilde hissetmektedir. Zira önemli bir kısmı dövize endeksli olan hayvancılıktaki girdi maliyetlerinin artmasına karşın, üretilen ürünlerin Türk Lirasına bağımlı fiyatı aynı oranda artmamakta, artsa bile bu fark üreticiye değil, aracılara fayda sağlamaktadır.

Yaklaşık 10 aydır dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Koronavirüs Pandemisi, tarımın ve tarımsal üretimin stratejik bir sektör olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu zorlu süreçte üreticilerimiz gıda ihtiyacımızı karşılamak için fedakârca üretmeye ve ülkemize hizmet etmeye devam etmişlerdir. Dolayısıyla, gıda arz güvenliği, gıda bağımsızlığı ve gıda güvencesine dair yaşanan endişeler, tarımsal üretimin ve üreticilerin ne pahasına olursa olsun korunması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.

Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve üreticilerin korunması konusunda böylesine zor bir süreçten geçerken, iktidar ise her alanda olduğu gibi akla mantığa sığmayan politikalarına devam etmektedir.Bu hafta iktidarın ekonomi ve tarım konusunda yetkili temsilcilerinin öncülüğünde Gıda Komitesi toplanmıştır. “Daha önce enflasyonu arttırır” diye süt fiyatlarını artırmayan komite, bu sefer süt fiyatlarında bir artışa gitmiş ama maalesef üreticinin beklentilerinin çok altında bir fiyat açıklamıştır.

GIDA KOMİTESİ ÇİĞ SÜTÜN LİTRE FİYATINI BU SENE 2 LİRA 80 KURUŞ OLARAK BELİRLEDİ

Gıda Komitesi toplantısında, çiğ süt tavsiye fiyatının 2 Lira 80 Kuruş olarak belirlendiği Ulusal Süt Konseyi tarafından duyurulmuştur. Ulusal Süt Konseyi tarafından yapılan açıklamada;

-Eylül 2020 priminin 40 kuruş,

-Ekim 2020-Nisan 2021 arasındaki dönemde prim miktarının ise 30 Kuruş olacağı kararlaştırılmıştır. Yani destek primi litre başına 10 Kuruş düşürülmüştür. Yeni çiğ süt fiyatının da 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren geçerli olacağı açıklanmıştır. Gıda Komitesinin bu kararı açıklanırken süt/yem paritesinde 1.3 seviyesini baz aldığı ortaya çıkmıştır. Halbuki daha önce Tarım Bakanı Sn. Pakdemirli süt/yem paritesi konusunda 1.5 seviyesinin baz alınacağını ifade etmiş idi. Neticede açıklanan bu rakamla, Bakan verdiği sözü tutmamış ve süt üreticilerini büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır.

Geçtiğimiz yıl 15 Kasım tarihinde 2 Lira 30 Kuruş olarak belirlenen çiğ sütün litre fiyatının bu sene 2 Lira 80 Kuruşa çıkması oransal olarak %22 artış demektedir. Fakat Gıda Komitesi’nin belirlediği %22’lik bu artışın üreticimizi rahatlatması kesinlikle mümkün değildir. Çünkü geçen yıl Kasım ayından bu yana yem fiyatlarında %60 civarında bir artış meydana gelmiştir.

Ayrıca 2019 Kasımından 2020 Kasımına kadar;

  • Silajlık Mısır %51
  • Yonca %28
  • Saman %100
  • Pancar Küsbesi %100
  • Pamuk Çekirdeği %100
  • Süt Yemi %60 artmıştır.

Bütün bunlara bağlı olarak da çiğ süt üretim maliyeti %48.3 oranında artmıştır. Dolayısıyla, maliyetlerin bu şekilde arttığı bir dönemde, açıklanan çiğ süt referans fiyatının da 3 Lira 60 Kuruştan az olmaması gerekirdi. Böyle bir fiyat vererek, sütün maliyet ve fiyatı arasındaki makası daha fazla açan iktidar, süt üreticisine adeta “hayvanını kes kardeşim” demektedir.

Zira, süt üreticisi ile adeta dalga geçer gibi yapılan bu düzenleme sonrasında, çiftçinin üretime devam etmesi, para kazanması ve refahını artırması mümkün değildir. Bu şekilde çiftçimiz üretmeye ve besiciliğe devam ettikçe zarar edecektir.

ÜRETİCİYİ KORUMASI İÇİN GELİŞTİRİLEN BİR FİYAT MEKANİZMASI, ÜRETİCİYİ BİTİRMEK İÇİN KULLANILAN BİR ARACA DÖNÜŞMÜŞTÜR

Süt üreticisi trajikomik bir durumla karşı karşıyadır. Zira üreticiler yıl boyunca girdi fiyatlarında yaşanan dalgalanmalardan dolayı zarar ederken, bu dalgalanmalar esnasında da sabit fiyattan ürünlerini satmak durumunda kalmaktadırlar. Yani üreticiyi koruması için geliştirilen bir fiyat mekanizması, üreticiyi bitirmek için kullanılan bir araca dönüşmüştür. Dünyanın hiçbir yerinde, böyle bir piyasa mantığı içerisinde kimse yatırım ve üretim yapmaz/yapamaz.

İşte iktidar, açıkladığı son süt fiyatı ile rekabete kapalı bu tablonun sürmesini desteklemiş, üreticilere sermayesi olan süt hayvanlarını kestirmek dışında bir seçenek bırakmamıştır. Anlaşılan o ki, iktidar gıda enflasyonunda ve toplam enflasyonda yaşanan artışı önlemek için süt ineklerinin kesime gönderilmesine razı olmuştur. Bu karar son derece yanlış bir karardır. Bu kararla, önümüzdeki dönemde ülkemizin hem süt, hem de et konusunda karşı karşıya kalacağı büyük bir krizin temeli atılmıştır.

DAHA BÜYÜK ACI REÇETELERLE KARŞILAŞMAMAK İÇİN BUGÜN TÜRK ÇİFTÇİSİNİN KORUNMASI ELZEMDİR

Böyle bir durumda ithal karkas et, ithal damızlık sığır, ithal kesimlik sığır talebi patlayacaktır.

Yetmiyormuş gibi, yeni dönemde süt ithalatının da yapılması kaçınılmazdır. O gün geldiğinde, iktidarın peynirde, yoğurtta ve diğer süt ürünlerinde gıda enflasyonunu önlemesi mümkün değildir. Bu nedenle, yarın daha büyük acı reçetelerle karşılaşmamak için bugün Türk çiftçisinin korunması elzemdir.

Hatırlanacağı üzere; 2008’deki çiğ süt krizinde 1 milyonu aşkın inek kesilmiştir. O zamanlarda “et üretimi artıyor” diye sevinenler bir yıl sonra canlı hayvan ve et ithal etmek zorunda kalmıştır. Bugün hayvancılıkta ithalat hâlâ devam etmektedir. O dönemde, daha çok küçük çiftçiler inek kesmiş idi. Şimdi ise milyonlarca lira yatırım yapan, kredi kullanan, yurtdışından damızlık düve ithal eden işletme sahipleri de ineklerini kesmek durumunda kalacaklardır.

BU SÜT POLİTİKASI BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSE, TÜRKİYE’DE 2008’DEKİNDEN DAHA BÜYÜK BİR ET KRİZİ YAŞANMASI KAÇINILMAZDIR

Buradan uyarıyoruz: Bu çok tehlikeli bir süreçtir. Bu süt politikası bu şekilde devam eder ve bu yanlış politikanın sonucunda oluşması mutemel inek kesiminin önüne geçilmez ise, Türkiye’de 2008’dekinden daha büyük bir et krizi yaşanması kaçınılmazdır.

İktidarın aldığı bu trajikomik kararla, süt üreticisini bir kez daha mağdur ettiği açıktır. İktidar ithalat lobisine çalıştığını bir kez daha göstermiştir. Bu hususta Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in defalarca tekrar ettiği önerilerini bir kez daha tekrar etmekte fayda görüyoruz. Toplumların ekonomik ve sosyal güvenliği için en önemli faktörlerden biri gıda güvenliği ve sürdürülebilirliğidir. Dolayısıyla tarımı stratejik bir sektör ve stratejik bir mesele olarak ele almamız lazımdır. Bu sebeple çiftçimizin üreticimizin mutlak surette korunması ve kollanması gerekmektedir. İktidarın tarımda ithalat politikasına bir an evvel son vermesi üreticimizi desteklemesi ve girdi maliyetleri konusunda sübvanse etmesi gerekmektedir.

İYİ Parti olarak, iktidarı üreticinin sesine kulak vermeye çağırıyoruz. Bu konuda ivedilikle çiğ süt referans fiyatı tüketiciye zarar vermeyecek araçlarla yeniden revize edilmelidir. Ya üreticiye makul sübvansiyonlar ve vergi indirimleri sağlanmalı ya da çiğ süt referans fiyatı 3 Lira 60 Kuruşun altında olmayacak şekilde güncellenmelidir.

Ayrıca, üreticiyi girdi fiyatlarında yaşanan dalgalanmalardan korumak için 3’er aylık periyodik fiyat ayarlamaları yapılmalıdır. Süt üreticisi vatandaşlarımızın para kazanabilmelerinin ve üretime devam edebilmelerinin başka yolu yoktur. Konuşmama son verirken, hepinize saygılar sunuyorum”

TARIM BAKANLIĞI’NIN İDARESİ YERLİ OLABİLİR AMA MİLLİ DEĞİL

Toplantıda konuşma yapan Erzurum Milletvekili Naci Cinisli ise şu konulara değindi:

“Tarım Bakanlığı’nın idaresine bugün milli diyemezsiniz, yerli olabilirler ama milli değil. Son 10 senede sadece hayvan ithalatına 8,5 milyar dolar harcandı. Ovaları meraları boş olan bir ülkede, bu kadar verimli toprağı olan bu ülkede ithalata harcıyorsunuz, çünkü üretimden çiftçiyi uzaklaştırmışsınız. Biz bugün baklagillerle Avrupa’nın karşısına kuvvetli çıkıyorduk ama bakla ithal eder konuma geldik. Geçtiğimiz tarım şurasında ithalatı bitireceklerini söylemişlerdi ama hala yapılıyor. Genel Başkanımız geçtiğimiz haftalarda grup toplantısında Ankara’dan bir çiftçi kardeşimiz geldi Ankara’da bile ne kadar sıkıntı yaşandığını anlattı.

TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ TEFECİ MANTIĞI İLE ÇALIŞAN BİR KURUM OLDU

Tarım Kredi Kooperatifleri tefeci mantığı ile çalışan bir kurum oldu. Ziraat Banasından satın aldıkları kredileri son derece yüksek faizleri çiftçiye satan bir kurumdur. Buna karşılık herhangi bir kolaylaştırma yoluna gitmemişlerdir. Borçların yapılandırılması konusunda biz çiftçi borçlarının de yapılandırılacağını düşünmüştük. Borçlan yapılandırılırken çiftçi görmezden gelindi. Sormak istiyorum bu iktidar çiftçi düşmanı mıdır? Çok ciddi bir şekilde çiftçilerimiz rencide olmuştur. Devletimizin şefkat elinin çiftçilerimize uzatılmasını isterdik. Torba yasada yapılandırma çalışmalarımızın olduğunu öğrenen Tarım Kredi kooperatifleri genel başkanı ve ekibi bunun önüne geçmek için bir ön alma teşebbüsünde bulundu ve borçları yapılandıracağını söyledi. Son derece mantıksız çiftçilerin borçlarının daha katlanacağı faiz oranlarını açıklamadan bir yapılandırma planı açıkladı.

ÇİFTÇİLERİN SORUNLARI, KENDİ SORUNUMUZ, NAMUS BORCUMUZDUR

Yine bu kişi, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelmek isteyen ve Sayın Bakanla görüşmek isteyen çiftçilerimizin görüşmelerine engel olmak istedi. Gelmeyin bir yetkili gönderin görüştürelim dediler. Bakan randevuya gelmedi Bakan yardımcısı geldi görüşmeye orada sürpriz bir konuk vardı toplantının ortasında Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Başkanı eski Ak Parti Milletvekili Fahrettin Poyraz da bu toplantıya katıldı. Hangi münasebetle katıldı bilinmiyor. Poyraz bu toplantıda çiftçileri sabote etti, çiftçilerin onurunu kırdı. O toplantının sonuçsuz kalmasına sebep oldu. Poyraz eski Ak Parti milletvekilidir ve protokollerin dışında usulsüzce atanmıştır. Kendisi şu anda kanunsuz, usulsüz kurallara uygun olmayan atanmış bir Genel Başkandır. 4 yıl yüksek okul mezunu olması gerekirken, 8 yıl bir kamu kuruluşunda veya kurumunda çalışan bir kişi olması gerekirken son derece pervasızca kimseyi tanımadan bu atama yapılmıştır. Bu atama yapıldıktan sonra Tarım Kredi Kooperatiflerinde son derece şaibeli, soru işaretleri uyandıran işlemler yapılmaya başlamıştır. 2019 yılında bizim itirazlarımız sonucunda Fahrettin Poyraz’ın durumu kurtarılmak istenmiş ve bu yönetmelik değiştirildi ve Fahrettin Poyraz’ın durumuna göre yenilendi. İki sene boyunca Poyraz kanunsuz, hukuksuz başkanlık yapmıştır, bugün hala o kurumun başkanı olarak biz kabul etmiyoruz. Çitçiler de kabul etmiyor tarım sektörü de kabul etmiyor. Fahrettin Poyraz’ın keyfi uygulamalarından dolayı Tarım Kredi Kooperatif Merkez Birliği ve iştirakleri son derece şaibeli işler içindedir.

İKTİDARA GELDİĞİMİZDE ÖNCELİKLİ SEKTÖRÜMÜZ TARIM SEKTÖRÜDÜR

Gazeteciler olarak rica ediyorum Tarım Kredi Kooperatiflerinin için araştırın, Gübretaş diye bir firma var, Gübretaş’ın borsa hareketlerini araştırmanızı rica ediyorum. Gübretaş’ın içinden işlem yapılıyor mu yapılmıyor mu araştırmanızı rica ederim, yönetim kurulunda kaç Ak Partili var, kaç milletvekili, kaç yönetici var araştırmanızı rica ederim. Tarım Kredi Kooperatiflerinin bu keyfi ve çiftçiyi bitirmeye dönük uygulamalarını son vermesini rica ediyorum, çağrıda bulunuyorum. Türk çiftçilerine de çağrımızdır sizin sorunlarınızı, kendi sorunumuz, namus borcumuz olarak biliriz, sislerin sorunlarını çözene kadar susmayacağız. İktidara geldiğimizde öncelikli sektörümüz tarım sektörüdür, bunun sözünü verelim”


Hibya Haber Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Keşfet