Diyanetin bütçesi eğitime aktarılsın

soL TV’de çarşamba akşamları yayınlanan Kemal Okuyan’la Gündem programında bu hafta konuk gazeteci Enver Aysever’di.

soL TV’de çarşamba akşamları yayınlanan Kemal Okuyan’la Gündem programında bu hafta konuk gazeteci Enver Aysever’di. Canlı yayınlanan programda Aysever, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’a sorularını yöneltti.
Program ABD’de Biden dönemi ve AKP ile ilişkilerin restorasyonu, muhalefet partilerinin durumu gibi konularla başladı. Muhalefetin son aylarda ekonomik çöküşe dair söylemlerinde dozunu düşürmesiyle ilgili Okuyan şu değerlendirmeyi yaptı:
“Önümüzdeki süreç ağır bir ekonomik yıkıma işaret ediyor. Muhalefet, buna Babacan ve Davutoğlu gibi isimler de dahil, pandeminin etkisinin ilk ortaya çıktığı dönem ekseni tamamen ekonomik meselelere çekmeye başlamıştı. Ama şimdi bunu azalttılar, bunun tek bir nedeni var. Muhalefet toplumu ikna etmekten daha fazla sermaye sınıfına güven vermek zorunda. Sermaye sınıfı ise AKP’nin temel ekonomik politikalarından bir sapma istemiyor. Dolayısıyla muhalefetin daha adil bir düzen vaadini yüksek sesle dile getiren muhalefete, destek aldığı sermaye sınıfı göz yummaz.”

AKP’nin yarattığı tahribat parlamenter sisteme geçişten çok önce başladı

Seçim tartışmaları ve ittifaklar gündemiyle devam eden programda Okuyan, iktidarın değişmesi hedefinin geniş bir kesimi kapsayan ortak bir duygu olduğunu ve bu duygudaşlığı reddederek siyaset yapılamayacağını ifade etti. Bununla birlikte Millet İttifakı cephesinin parlamenter sisteme dönüş talebiyle meselenin özünü saptırdığına dikkat çeken Okuyan, AKP’nin yarattığı tahribatın başkanlık sistemine geçişten çok önce başladığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Laikliğin ayaklar altına alındığı, ülkenin sermayeye ve uluslararası tekellerin kuralsız hareketine açıldığı, NATO ve AB ile çıkar ortaklığı yapılan bir dönemi hiç hesaba katmadan sadece parlamenter sistemden söz ediliyor. Oysa Türkiye’nin parlamenter sistemde de tahrip edilebileceği gösterildi. Burada aynı duygudaşlığı paylaşamıyoruz.”
Türkiye bu karanlığa mahkum olmadığını belirten Okuyan, TKP’nin bu kısır döngüyü kırmaya aday olduğunu ve bunu yapmak zorunda olduğunu söyledi.

Salgın kapitalizmin bütün pisliğini açığa çıkardı

Programın bitiminde TKP’nin geçtiğimiz günlerde yayımladığı rapordan söz eden Okuyan, salgının sınıfsal eşitsizliği gün yüzüne çıkardığını belirtti. Okuyan, TKP Merkez Komitesi tarafından hazırlanan raporda bu meselenin ayrıntılı bir şekilde değerlendirildiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Normalde ideal bir toplumda salgınlar bir sağlık meselesi olarak ele alınır. Ama yaşadığımız artık bir sağlık meselesi değil, açık bir sınıf mücadelesi. Çünkü daha başından itibaren belli oldu ki, bu salgınla tüm dünyada mücadele etmek istemiyorlar. Salgını fırsata çevirmek ve daha çok para kazanmak istiyorlar. Eşitsizlikler arttı ve aynı zamanda salgın kapitalizmin bütün pisliklerinin döküldüğü bir sahneye dönüştü. O çok medeni Avrupa’nın düştüğü duruma bakın, bugün İngiltere’yle Avrupa Birliği birbirine girdi, birbirlerini aşı çalmakla suçladı. Bütün dünyanın aşısına el koydular. Dünyanın geri kalanına aşı gitmiyor. Bu tablo utanç vericidir. İnsanlık şu an büyük bir sınav veriyor. Salgınla ilgili meselelerin merkezine sınıf mücadelesinin yerleşmesi lazım. Virüsün içerisine para kaçmış durumda. Bununla mücadele ediyoruz biz. Artık bir sağlık sorunu yok önümüzde. İnsanlık muazzam bir saldırıyla karşı karşıya.”

Türkiye'de okul ihtiyacı artıyor

Kemal Okuyan son olarak okulların açılması tartışmalarına değindi:
“Okulların açılması için bir planlama yapılmalı ve bunun için kaynak ayrılmalıdır. Bir yıl oldu, bir kuşağı yok ediyoruz. Eğitimsiz bir kuşak söz konusu olabilir mi? Bu haliyle açılamaz tabii ki ama bununla ilgili alınacak önlemleri talep etmemiz lazım. Peki Eğitim Bakanlığı ne yaptı bu süre içerisinde: Hiçbir şey.
Okuyan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nereye harcandığı belli olmayan tüm kaynaklarının  eğitime aktarıldığında eğitimin de sorunsuz bir şekilde devam edebileceğine vurgu yaptı:
"Sınıflardaki öğrenci mevcudu azalır, öğretmen sayısı artırılır. Eğitim Bakanı öğretmen maaşlarından şikayet ediyordu. Diyanetin bütçesine el konsun, okullara ayrılsın bu bütçe. Özel okullar da devletleştirilsin. Biz özel okullara el konsun deyince o kadar öğrenci ve öğretmene ne olacağı soruluyor. Devletleştirilsin diyoruz, kapansın demiyoruz, okul ihtiyacı var Türkiye’de. Bunlar mümkün, bu bir planlama meselesidir.”

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri